14 Nisan 1993 tarihli Antalya İnşaat Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen Panelde ANSİAD Başkanı Sadık Badak’ın “Antalya’nın Dünü, Bugünü, Yarını” konulu konuşması

2000’li YILLAR VE ANTALYA

Kısaca Dünün Antalya’sı;

1960′ Yıllarda Antalya, 30 – 40 bin kişinin yaşadığı bir yerleşim merkeziydi. Şehrin Güneyi  Atatürk Stadyumu Göçmen Evleri adıyla bilinen Abdi İpekçi Caddesi civarı ile Memur Evleri, Batısı makilik arazide ikişer katlı binalarla yeni kurulan Bahçeli Evler semti idi.

Denizle dağ arasında kalmış bir yerleşim bölgesi, İç Anadolu’dan Toros dağlarıyla ayrılmış, transit yol üzerinde olmayan, Ege ve Marmara gibi üretim ve tüketim merkezlerine  uzak bir şehir. Bu güzel, bu yeşil  Antalya ‘nın verimli topraklarında  endüstriyel bitkiler ile yağlı tohumlar, yaz ve kış meyveleri sebzeleri yetişiyor. Ancak bunları satıp nakit sermayeye dönüştürmek son derece zor.  Manavgat Serik-Antalya yolu da ulaşım araçları da yetersiz. Kemer’e kara  yolundan  ancak jeep veya motosiklet, deniz yolundan küçük tekne ile  ulaşmak mümkündü. 1970’li yılların ortasına kadar Toroslar’daki Çubuk Boğazı-Çeltikçi beli zor aşılıyor, başka bölgelere gönderilen mallar Burdur’a 7–8 saatte ulaşılabiliyordu. Büyük toprak sahibi ve müteşebbis bazı kişiler sevk edilebilecek tarım ve orman ürünlerini, yat limanımızın yokuşundaki bugün Club 29’un yanındaki kayalardan gemiye yükleyip gönderiyorlardı.

Şehrimizin o yıllardaki durumu; toprağı  verimli, insanı girişken, önü gelişmeye açık fakat alt yapı desteği bekleyen bir belde idi. Nitekim öyle oldu 3. 5 Yıllık Kalkınma Planında öngörüldüğü şekilde  Antalya’nın deniz, güneş ve tarihini  değerlendirip ülkemize döviz kazandırmak isteyen devlet özellikle 1974–1975 yılından itibaren imkânlarını bölgemize seferber etti.

Bir plan dahilinde, Antalya–Alanya yol güzergahı ıslah edildi. Antalya-Kemer-Finike yolu tamamlandı. Demre-Fethiye arası devam ediyor. Korkuteli-Fethiye yolu yapıldı. Antalya-Korkuteli  yolu Antalya–Ankara  E 24 karayolu günün standartlarına getirildi. Antalya-Isparta-Manavgat-Konya yolu ikmal edilmek üzere, şehrimizin elektrik alt yapısı, enerji merkezleri  ve nakil hatları ile içme suyu isale hatları ve şehir içme suyu şebekesi tamamlandı. PTT  merkezleri, haberleşme  altyapısı ile deniz ve hava yolcu limanlarımız ülkenin emsalleri içinde en modernleri haline getirildi.

Bu çerçevede turizm merkezi kabul edilen  Kemer–Belek-Side-Alanya yörelerinin arazi ve imar ve altyapı inşaatlarına öncelik verildi. Antalya ve Kemer yat limanları tamamlandı. Alanya-Finike-Kaş limanları ıslah edildi. Kalkan balıkçı barınağı bitirildi. Bir yandan, halen yer yer  sürmekte olan  bu alt yapı çalışmaları devam ederken, diğer yandan turistik otel ve tatil köyleri  yapımı desteklendi. Bölgemize sağlanan bu planlı yatırımlar 1986–1987 yılından itibaren tesirini göstermeye, gelirini  artırmaya bölgedeki hayat seviyesini  yükseltmeye başladı ve Antalya ülkemizdeki turistik yatak kapasitesinin hemen hemen  yarısına ulaştı. Sonuçta 1990 yılı Türkiye  toplam turizm gelirinin yaklaşık yarısı Antalya’da elde edildi. (1.6milyar $) Ancak bütün bunlar  yapılırken, öncelikle bu sektörün talebi için mal ve malzeme üretecek imalat tesislerine destek verilmedi. Kendiliğinden oluşan tesislerin sağlıksız ve dağınık gelişmesine  sebep olundu.

Bu arada Antalya  Limanı tevsi edilerek 4 milyon ton / yıl  kapasiteye  sahip büyük ve modern teçhizatlı  bir hale getirildi. Organize Sanayi Bölgesi’nin ihtiyaç olduğu  nihayet kabul edildi. Ayrıca pek çok şehrin hayalini süsleyen  Serbest Bölge’ye kavuştu.

BUGÜN ANTALYA

Şehrimiz, özellikle 1976–1992 yılları arasındaki bu hızlı gelişme güzelleşmeye paralel olarak hızlı bir iç göçle  karşılaştı. İç göç Antalya nüfusunun  yılda %4,2 gibi   Türkiye nüfus artış hızının (%2,2) neredeyse iki katı artmasına yol açtı. Bu durum ise kaçak yapılar, gecekondulaşma, sağlık, eğitim, şehir içi ulaşım, su, elektrik gibi alanlarda yeni sorunları beraberinde getirdi. PTT, TEK, Belediye gibi kuruluşların şehir içi altyapı inşaatlarındaki koordinasyon eksikliği bu sorunların zaman zaman daha  da artmasına sebep olmakta. Bugün öncelikle  Antalya-Kemer–Manavgat  ve Alanya Belediyeleri  süren bu iç göçün baskısı altında hükümetten hukuki ve maddi destek  beklemekteler. Halen Antalya  400.000 kişilik kasaba görüntüsünden çıkarak şehirleşmenin sancılarını yaşıyor. Hukuki desteğin iç göç alan diğer şehirlerimizle birlikte yerleşmenin yasal prosedüre bağlanarak sağlanabileceğini düşünüyoruz. Maddi destek için ise Antalya’dan temin edilen gelir ve kurumlar vergisinden şehrimize ayrılan payın nüfus artış oranı dikkate alınarak iki katına çıkarılmasının öncelikle gerekli olduğunu ifade etmek isterim. Ayrıca Antalya Limanının özelleştirilmesi halinde  liman hizmetlerinden belediyeye ödenecek rüsumun çok önemli bir gelir olacağını belirtmek gerekir.

Bölgemizin turizmde olduğu gibi Tarım-İmalat ve Ticaret imkanlarını da diğer bölgelere  entegre etmek zorunluluğu vardır. Bölgemize gerek turizmden, gerek arazi rantlarından oluşan sermayeyi  üretime  yöneltmek bu yolla  tarım ve turizm  endüstrisinin ihtiyaçlarına  cevap vermekle birlikte, işlenecek bölge ürünlerini katma değeri yüksek olarak yurt içi ve yurt dışına sunmak gereklidir. Şehrimizde 1975 yılında açılan Antbirlik’e  ait Aksu iplik Fabrikası’ndan sonra  uzunca bir dönem yatırım olmamış, ancak 1988–1990 yıllarında ciddi bir iki üretim tesisi  kurulmuştur. Organize Sanayi Bölgesi’nin gecikmesi ve geçmişte bazı yöneticilerin Antalya ‘da  üretim tesislerine izin verilmeyeceğine dair beyan ve açıklamaları, potansiyel ciddi yatırımcıları tereddüde sevk etmiş, bazı cesur imalatçılar Hurma-Çakırlar –Yeniköy bölgelerine alt yapıdan yoksun, sağlıksız şartlarda  üretim yapmak zorunda bırakılmıştır. Organize Sanayi Bölgesi’nde arazi maliyetlerinin yüksekliği ve tıkanıklık, orta ölçekli girişimciyi bölge dışında  yatırıma zorlamaya devam etmektedir. Bunun üç aşamayla  önlenebileceğini düşünüyoruz.

Organize Sanayi alt yapısı  genel bütçeden karşılanarak kamu yatırım kuruluşlarınca (İller Bankası, PTT, TEK, DSİ vb.) tamamlanmalı, bu yolla arazi maliyeti düşürülmeli, girişimcinin yapacağı yatırımın vergi sağlayan ve istihdamı arttıran, hem ekonomik hem sosyal faydası olduğu düşünülmeli. Şehrimizin Çakırlar’dan Gebiz’e Karaveliler köyünden Lara’ya kadar nazım planı hazırlanmalı buralarda plana aykırı yatırımlar çeşitli yollarla önlenmeli. Bölgemizdeki imalata  dönük  yatırımlar Göller Bölgesi esas alınarak planlanmalı hükümetlerimiz ve bölge yöneticilerimiz şehrimizin korunmasını temin için  Göller Bölgesi’nin bir bütün olarak geliştirilmesi üzerinde durulmalıdır.

Serbest  Bölge’deki  hukuki ve fiili engeller de girişimcinin  bir sorununu oluşturuyor. Serbest Bölge’nin liman rıhtımının bulunmayışı, ülkemizin böylesine modern ve büyük limanın demiryolu ayağından yoksun oluşu  liman hizmetlerinde  T.D.İ. politikasından kaynaklanan aşırı fiyat uygulamaları şehrimizin yük ve turistik gemi seferlerinden  mahrum olarak önemli gelir ve yatırım kaybına sebep oluyor. Bu sorunun  kısa vadedeki çözümünün, liman hizmetlerinin  özelleştirilmesi  olduğu düşünülmelidir. Toptan pazarlama firmalarının sağlıklı depolara  sahip olmayışı  şehrimizin başka bir boyutudur. Geçtiğimiz yıllarda  Antalya toptancısının rahat ortamda  mal arz edememesi Gazipaşa–Alanya-Manavgat esnafını Konya’yı Korkuteli-Elmalı  esnafını  Denizli’yi tercih eder duruma koymuştur.

Kaş –Kınık yöresi zaten Fethiye, Muğla’ya bağlıdır. Antalya toptancı firmaları bu sorunu mobil ekipler kurarak aşmaya çalışıyorlar. Ancak bunun kalıcı çözümünün toptancılar için çevre yollarından rahat girip çıkabilecek PTT, Banka vb. altyapı hizmetlerinin bulunduğu geniş, sağlıklı depolar olduğu açıktır. Mevcut durum şehrimizin  yetersiz olan trafik akışında olumsuz etkilemektedir. Şehrimiz birkaç yıl içinde toptancı firmalarını dışarıya almazsa sürmekte olan işgal ve arazi fiyatlarındaki artış sebebiyle 2000’li yıllarda bu sorunun çözümü çok güçleşecektir.

YARININ ANTALYA’SI

Bizler, bizden önceki kuşağın hazırladığı ortamı yaşıyoruz. Çocuklarımız, bizim hazırladığımız Antalya’da yaşayacaklar. Aşağıdaki ifadelerin bu düşünce çerçevesinde değerlendirilmesini dilerim.

Bize göre bölgemizin gelecekte Ticaret-İmalat-Turizm ve bütün iş alanlarını yakından ve son derece etkileyecek iki yatırıma ihtiyacı vardır. Bunlardan birisi imalat ve ticaret fuarıdır. Biz tüccar toplum olmadığımızdan fuarların önemini yeni kavrıyoruz. Almanya fuarcılığı ayrı bir sektör haline getirmiş. Her yıl Hannover-Frankfurt-Düsseldorf fuarlarından milyarlarca mark kazanmaktadır. Türkiye’nin de kendi ölçüsünde bu şansı vardır. Ülkemiz Avrupa ile hızla gelişen Uzakdoğu gibi iki üretim-tüketim merkezi arasındadır. Hızla kalkınan Çin ve Hindistan ile Orta Asya ve tüketim toplumu olma yolundaki  Afrika ülkeleri arasındaki ticaret dengeleri ve merkezlerinin gelecek 20–30 yıl içersinde değişmesi kaçınılmazdır. Bu coğrafya da 300 bin yatağa giden kapasitesi, temiz çevresi  yılda 5 milyon yolcuya hitap edecek modern havaalanı  ile Antalya’nın şansı yüksektir. Asya petrollerinin İskenderun Körfezine akması  halinde bu şansı daha da artacaktır. Aksu-Gebiz mıntıkasında 500 bin m2 sergi, 50 bin otoluk park alanı, büyük kongre merkezleri ile enternasyonel ölçülerde ve 25–30 yılda kapasitesinin  sonunda erişecek şekilde bugünden planlanacak  fuar, bölgemize  sayılmayacak faydalar getirecekler.

Şehrimizin için gelecek 20 yıl içinde önem arz edecek bir diğer yatırım Ankara-Antalya hızlı trendir. O yıllarda  İstanbul-Ankara hızlı tren projesi tamamlanmış olacaktır. Açıklamalara göre 2010 yılındaki 80 milyon ülke nüfusumuzun yaklaşık 30 milyonu İstanbul-Ankara’yı içine alan çember içinde yaşayacaktır. Üstelik  bu nüfus  o zaman  için hedeflenen fert başına istatistik 5000  $ fiili 9000 $  milli gelirden  en yüksek pay alan kesim olacaktır. Bu nüfusun aktif kesimi 1970’li yıllarda doğan çok seyahat eden ve tüketenlerden oluşacaktır. Bu nüfusun % 20 ‘sinin  seyahat ihtiyacı duyacağı kabul edilmelidir. Netice de İstanbul- Ankara bölgesinden 2010 yılından 5 -6 milyon insanımızın rahatça ulaşabileceği ve dinlenebilmeği bölge sadece Gazipaşa-Finike arasıdır. Bu sayıda insanı  otobüs ve otomobille taşımak mümkün değildir. Bu insanlarımızı Antalya arasında çalışacak hızlı trendir. Aileler o yıllarda hafta sonlarını Antalya da geçirmeli, alış-veriş yapmalı ve 2,5 saatte Ankara’ya 5 saatte İstanbul’a  güvenle  dönebilmelidir.2010 yılından sonraki Türkiye’sinin ve Antalya’nın buna ihtiyacı vardır.

Bu düşünceler doğrultusundaki 2000 yılının başlarındaki Antalya’yı;

Çevre yolları, modern otogar tamamlanmış 3 yeni havaalanına kavuşmuş, turizm de 300 bin yatağa, yılda 4milyar $ turizm gelirine ulaşmış, Serbest Bölgeleri tarım ve orman ürünlerini  modern şekilde  işleyen tesislere dolmuş, Yeniköy platosunda ve Varsak yöresindeki Uydu Kent’ler oluşmuş Toptancılar Siteleri ve Koyunlar yöresindeki  hızlı tren  garına yakın çevrede kurulan büyük ticaret merkezleri mal ve müşteriyle dolu, olimpik spor  oyunları  düzenlenmiş, Antalya- Alanya otoyolu Gebiz   yöresinde kurulu fuar alanından geçen, otoyola İç Anadolu’ya bağlanmış, doğalgazla ısınan, insanına yakışan şekilde gelişmiş bir şehir düşünüyoruz.

14 NİSAN 1993