- 01/11/1997
- Yayınlayan: admin
- Kategori: Dr. Sadık BADAK
Türkiye çok ortaklılık bakımından EGS benzeri şirket kuruluşları ile 1980’li yıllarda tanıştı. Daha önceki yıllarda ancak kooperatiflerin çok ortaklı olabileceği sanılıyordu.
Ülkemizde son 10 yılda; düşünce birliğine dayalı çok ortaklı şirketler, sektör birliğine dayalı çok ortaklı şirketler, bölge temeline dayalı çok ortaklı şirketler meydana geldi. İhlas Holding, Kombassan Holding, Jet-Pa benzeri kuruluşlar bunlardan ilk akla gelenler.
EGS ortaklarının işadamı olması çok ortaklı yapısıyla çok sektörde faaliyet göstermesi, müşterek teşebbüs ve bunun yönetimi konusunda yeni bir yaklaşım doğduğunu gösterdi.
Ortaklık bir medeniyet ve şüphesiz bir kültür meselesidir. Öncelikle belirtmek lazım ki ancak kendisini geliştirmiş, iktisadi, sosyal ve kültürel anlayışlar bakımından gelişmiş topluluklar müşterek organizasyonlar kurabiliyor ve bunları yaşatabiliyorlar. Henüz o seviyeyi bulmamış insanlar ve guruplar birleşseler dahi, bir müddet sonra sen-ben anlayışıyla guruplarını dağıtıyorlar.
Esasen son yıllarda KOBİ’ler arasında birleşme ihtiyacını ortaya çıkaran nedenlere bakmak gerekir.
Bu nedenler;
– KOBİ’leri giderek zorlayan rekabet,
– Büyük kuruluşların teknolojik gelişmelerden dolayı bütün pazarları daha kolay kontrol altında tutmaya başlaması sebebiyle küçüklerin pazar paylarının giderek küçülmesi,
– Legal olmayan ticari faaliyetli işletmelerin bütün sektörlere girerek idareyi ve siyaseti de kontrol etmeye başlaması,
– Bölgelerin ve bölgesel çalışan KOBİ’lerin (yatırım finansmanı) güçlükleri olarak sıralanabilir.
Son iki maddeye dikkati çekmek istiyorum.
Bütün ülkelerde insanların, kuruluşların çoğunluğu ticari faaliyetlerini yasal sınırlar içinde sürdürürler. Bundan mutlu olurlar. Bir kısım insanlar da gerek çok kazanç getiren yasak alışverişleri, gerekse kanuni sınırlar içindeymiş gibi görünen meşru olmayan işleri, zorbalık, şiddet, iltimas gibi yollarla yapmayı meslek edinmişlerdir. Tarım Toplumunda da, Endüstri Toplumunda da adli ve inzibat güçlerine bu gibi faaliyetleri ortadan kaldırmak temel görevler olarak verilmiştir.
Ancak; bütün dünyayı sarmakta olan Endüstri Ötesi Toplum yapısında, teknolojinin getirdiği olağanüstü ulaşım ve haberleşme imkanları ile, demokratik yönetimler ve liberal ekonomik uygulamalardan da istifade ederek, bu gibi organizasyonlar bütün sektörlerde yer edinme sürecine girmişlerdir.
Bu gibi kuruluşlar ulusal ve uluslararası hukuk içerisinde görünerek, ticari kuruluş tabelaları altında, legal olmayan haksız faaliyetlerini daha rahat yapabilmekte, ülkelerin idari ve siyasi mercilerini yönlendirecek yapıya kavuşmaktadırlar. Son dönemlere kadar sadece bir iki faaliyet kolunda görülen bu kesimler, artık her türlü temel saygın iş kollarına girebilmekte, hatta enerji santrali sahibi, büyük müteahhit, banka kurucusu, gazete, TV sahibi, liman işletmecisi olabilmektedirler.
Bu gelişmelerin önümüzdeki yıllarda; her seviyedeki idari kademeleri olduğu gibi, kendi bölgelerinde mütevazi imkanlarla çalışan kuruluşları da çeşitli bakımlardan sıkıntıya sokacağına inanılmaktadır.
Bölgeleri ve Bölgesel çalışan KOBİ’leri tehdit eden bir başka husus da giderek büyüyen sermaye grupları karşısında kendi bölgesel kaynaklarını korumak ve geliştirmek için gerekli olan temel finansmanı sağlamak konularında görülüyor.
Teknolojik imkanlar, yeterli sermayeye sahip gurupların, ülkelerin en uç noktalarındaki kaynaklarına ulaşabilmeyi, onları kontrolü altına alabilmeyi mümkün kıldı. Yerel kuruluşlar kaynaklarını hayata geçirecek finansmanı bulamazken, büyük guruplar kontrol ettikleri bölgesel kaynakları kolayca başka yöre veya ülkelere transfer edebilmektedir. Büyüyecek kaynak bulamayan bölge işletmelerini tehdit eden bir başka husus da budur.
Önceki yıllarda Antalya’da bölge dışı sermaye tarafından elde edilen büyük turizm işletmeleri ve elektrik santralleri bunun en canlı örnekleridir.
Doğabilecek bu ve benzeri sıkıntılara karşı koyabilmek ve ayakta kalabilmek için, diğer sebeplerin yanında bu gibi sebeplerle de bölge kuruluşları arasında müşterek çalışma altyapılarının kurulmasında fayda görülmektedir. Zaten bu çok ortaklı işletmelerin giderek gelişmesi, bir fonksiyonu, temel bir ihtiyacı yerine getirdiklerini gösteriyor.
Benzeri nedenlerle; EGS Holding’in kuruluşu ve çalışma usulleri, yönetim usulleri yeni oluşumlara örnek olması bakımından önem taşıyor. Ülkemizde bu örneklerin çoğalması temenni edilmektedir.
Kasım 1997