- 01/11/1996
- Yayınlayan: admin
- Kategori: Dr. Sadık BADAK
Ekonominin %30’unu ulaşımın sağladığı bilinir.
Antalya bölgesinde ulaşımın, ekonomi üzerindeki tesirinin %50 olduğu kabul edilmektedir.
Bölgemiz ürettiği ve hazırladığı değerleri, müşterisine uzaklığı sebebiyle yeterince değerlendirememektedir. Tarım ve turizm yurt içi Pazar Marmara’da, yurt dışı pazarımız daha kuzeyde ve batıda bulunmaktadır.
Ülkemizde, ulaşım altyapısının bölgelere göre değiştiği dönemlerde Antalya ekonomisinde çöküşler yaşanmaktadır. Antalya böyle bir dönemi 1970’li yıllarda yaşadı. Bunu kısaca açıklayalım.
1960’lı yıllarda Antalya Bölgesi’ni Ege ve İç Anadolu’ya bağlayan yolların standardı Çukurova ve Ege Bölgesinin yollarıyla aynı seviyede idi. O yıllarda Antalya’mız Tarım ve Orman ürünlerinin yurt içi ve yurt dışı ticaretinde anılan bölgelerle rekabet edebiliyordu.
1960’lı yılların sonuna doğru yol yapım teknolojisi değişti. Yeni makineler üretildi. 2.5 yıllık plandan itibaren öncelikle Ege ve Çukurova Bölgesi’ni İç Anadolu ve Marmara’ya bağlayan yollar Antalya’nın yollarından 10-15 yıl önce yeniden yapıldı. Bu bölgelerin limanlarının da demiryoluna sahip olması sebebiyle, bölgemizin ticareti komşu bölgeler karşısında geriledi. O yıllarda Antalya’yı kuzeye bağlayan Çubuk Boğazı geçilemiyordu. Yeni liman yapımı gecikmişti.
Bölgemizde yurt içi ve yurt dışı iş yapan üreticileri, tüccarları, ulaşım dezavantajı dolayısıyla diğer bölgelerin işadamlarıyla rekabet edemez oldular. Zamanın güçlü Antalya firmaları birer birer çöktü. Onlarla birlikte üretim bilgileri ve yurt dışı portföyleri de kayboldu. Bunların içinde, işini 1970’li yıllarda İzmir’e ve İstanbul’a aktaranlar ayakta kalmayı başardılar. 1970’li yılların sonlarında Antalya, İç Anadolu karayolu bağlantısı o günün standardına getirildi. Liman hizmete açıldı. Antalya turizm projesi uygulamaya konuldu. 1980’li yılların ikinci yarısında turizm geliştirme projesinin merkez Belek, Side’de teşvik edilmesi, havaalanının uygun hale getirilmesi ve Belediyelerin imar planları, Devletin altyapı ve özel sektörün tesisler için yaptığı yüksek harcamaların da tesiriyle kıyı ilçelerde konut ve buna bağlı sektörel hareketler arttı.
Bu yatırımların hızı 1990’lı yılların ortalarında kesildi. Şehre yeni kaynak akışı azaldı. Yaşamakta olduğumuz yıllarda bir kesim imalatçı, tüccar ve esnaf işlerin iyi gitmediğinden şikayet eder oldular.
Bu şikayetlerin iki sebeple giderek artacağı kanaati bulunmaktadır. Birincisi; yatırım yıllarında bölgeye akan yeni kaynağın yerini alması beklenen turizm işletme gelirlerinin büyük kısmı artık Antalya Bölgesi’nde kalmamakta, pek çoğu İstanbul ve Ankara merkezli sektörel gruplara ait olan turistik tesisler, zorunlu ihtiyaçlarının dışındaki tüm alımlarını ve vergi ödemelerini İstanbul ve Ankara’da gerçekleştirmektedir. Bu işletmelere transfer olan mevduatlar bile Antalya Bankalarına gelmemektedir. Bölgemiz turizm sektörünün getirdiği göç ve buna bağlı ihtiyaçları karşılayacak gelirlerden mahrumdur.
İkincisi, otoyol ulaşımı ülkemiz için yeni ve ileri bir teknolojidir. Otoyola sahip olan bölgelerin ekonomileri daha önce gelişecektir. Antalya’ya otoyol yatırımı 7.5 yıllık planda yer almamıştır. Ayrıca Edirne – Ankara otoyolu tamamlanmış olup, Ege ve Çukurova Bölgesi otoyolla Marmara’ya Antalya’dan daha önce bağlanacaktır. Ayrıca Antalya – İstanbul demiryolundan önce Konya – Ankara hızlı treni Sayın Başbakan ve Konya Valiliği tarafından takip edilmektedir. Türkiye’nin ekonomik merkezi olan Marmara Bölgesi’ne Antalya yine, yeni teknolojiye sahip yollarla ancak Ege ve Çukurova’dan 15-20 yıl sonra bağlanabilecektir. 1960 – 1970’li yıllarda yaşayacağımız dönem tekerrür edecektir.
Antalya bölgesinin son 15 yıl geliştirdiği 2 temel sektör Tarım ve Turizmdir. Tarımda yurt içinde GAP, yurt dışında İspanya ve Magrip ülkeleri Antalya’nın yükselen rakipleridir.
Turizmde Akdeniz ülkelerinin rekabeti biliniyor. Bu rekabet ve müşteriye uzaklık sebebiyle örneğin İstanbul’da otel fiyatları ortalama 100 $ iken, aynı seviyede bir otel Antalya’da 25 $ dır.
Bölgemizin turizm ve tarım sektörünün yurt içi müşterisi Marmara Bölgesi’nde, yurt dışı müşterisi de ondan daha kuzeyde ve batıda bulunuyor. Bu bölgelere ulaşmak ve müşteriyi Antalya’ya getirmek diğer bölgelerin gelişen avantajları karşısında her geçen yıl güçleşiyor.
Ayrıca, tarım ve turizm sektörünün Antalya kıyı kesiminde meydana getirdiği ekonomik hareket iç bölgelere yayılamamıştır.
Batı Akdeniz Bölgesi’nde kıyıdan 25 km kuzeye gidince geri kalmış bölgeleri aratmayan manzaralar görünür. Elmalı-Korkuteli-Gündoğmuş ekseniyle, Gölhisar-Burdur-Isparta-Şarkikaraağaç ekseninde kapalı ekonomi giderek küçülmektedir.
Suların azalması, verimsizlik ve girdilerin yüksekliği sebebiyle, tarımda rekabet sürdürülemediği gibi, sanayi, ticaret ve turizm de bu bölgelerimize planlı şekilde giremediğinden bu yerleşim birimleri sürekli Antalya kıyılarına göç vermektedir.
Bu durum karşısında bölge işadamları, Batı Akdeniz Bölgesi’nde Antalya-Isparta-Burdur illerini 2020 yılında nasıl bir ekonomik tablo bekliyor sorusunu sormaya başladılar. Bu sorunun cevabının ve bölgenin sürdürülebilir gelişmesine yönelik tekliflerin ancak bölgesel bir proje kapsamında verilebileceği bilinmektedir. ANSİAD, ATSO, Akdeniz Üniversitesi İ.İ.B.F., Süleyman Demirel Üniversitesi, Burdur ve Isparta Ticaret Odaları, Akdeniz Belediyeler Birliği ile 21 kurum ve kuruluşun D.P.T. ile müştereken başlatacakları bu projeyi, BATI AKDENİZ EKONOMİSİNİ GELİŞTİRME VAKFI’nın yürütmesi beklenilmektedir.
Kentimizin ve bölgemizin geleceğini etkileyecek bu projeye bazı yöneticiler samimiyetle sahip çıkıyorlar. Ancak, bu konuda Antalya, Burdur ve Isparta Valilerinin daha duyarlı olacağını ümit ediyoruz.
Kasım 1996